Dinî anlamda aşırılık denince akla genelde dini radikalizm de denilen Batılıların Fundamentalizm kavramı geliyor. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası Batıda “İslamofobi” yani İslam karşıtlığı kavramı ortaya çıkarıldı. Esasında birbirini besleyen iki kavram olan İslamofobi ve İslamî radikalizm, İslam’ın hoş gördüğü şeyler değildir. Zira Peygamberimiz aşırılıklar konusunda ümmetini uyarmıştır, Hatta ibadetin dahi aşırısını hoş görmeyen bir peygamberdir, Peygamberimiz. Enes bin Mâlik’ten gelen bir rivayette: Peygamber Efendimizin nafile ibadetlerini öğrenmek üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamberimizin hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Peygamber Efendimizin ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsadılar ve “Allah’ın Resulü nerede biz neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır” dediler. İçlerinden biri: “Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım” dedi. Bir diğeri: “Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim” dedi. Üçüncü sahâbî de: “Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak, asla evlenmeyeceğim” diye söz verdi. Bir müddet sonra Peygamberimiz onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.” (Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5.) Peygamberimizin “Sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir” tabiri bu şekilde bir yaşantının İslamî olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yani Peygamberimiz ibadet hayatında dahi dengeli olunmasını istemektedir. Peygamberimize amellerin en faziletlisinin ne olduğu sorulduğunda “Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 218) buyurmuştur.
